Kayıtlar

Şubat, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ARAYIŞ

Etrafında dönerek hep aynı izleri takip eder gibi dünya... Her dönüşte yeni bir şeyler peşinde olması gereken, kendisi için en iyisini arıyor. Eski olan ya da yeni gelen, hangisi seni bulunduğun yerde mutlu edecek ? Başka bir alternatif varsa engel tanımadan varolsun, hiç şaşırtmaz ! Kendine söz verirken bir birey olarak, başkalarına verdiğin sözleri tutuyorsan sorun yok. O bir yaşam biçimine dönüşüyor. Gerçek olan, bir yolculuk sonucu varılan saydam bir yer ise, kabul etmen gerekiyor gerçeği istediğini... Şimdi yeni bir sayfa açıp, sorunsuz bir zamana yelken açacaksan, bildiklerini unutmak ve yeni bir şeyler öğrenmek zorunlu olabiliyor. Bir şey bilmiyorum demek bile yer yer doğru oluyor. Yaşamın hakkı verilecekse " bilme" nin sonu yok. Ölüm denilen yokoluş biçimiyle sonlanacaksa yaşamın düzeni, sonrası var ise bir adalet anlayışı ile belirlenebilecekse... Ufukta yeni çizgiler oluşup, yeni bir rüzgarın dokunuşu ile irkileceksen ! Mutluluğun, d

ALEVDE KAĞITLAR

Yüksekte en yeni varoluş biçimi hissedilirken, sorduğun sorulara başkalarını ekliyorsun. Bir gökdelende etrafını seyrederken senin olan şeyler gözlerinin önünden geçiyor. En çok istediğin, kalbinde sakladığın sonsuz bir sevgi yine çalıyor kapını... Bu kez mavi bir rengi çağrıştırıyor, sen rüzgarlara tutunurken... Şimdi gerekli olan uzun bir sessizlik, görünemeyen ve beklenen bir yaşayış biçimi... Uzayıp giden belirsiz ve sıcak bir soluk alıp vermek, kendine verdiğin yeni ödüllerin... Heyecanla tutuşuyor alevde kağıtlar... Sorgusuz kabulleniyor eski sözleri, ilham yaratırcasına... Yüreğinde yeni tanımlamalar, sessizce oluşuveriyor anılar... Geçmiş, gelecek önemli değil, şu an hep yaşanılan... Seni moda sokacak sarsıntılar... Geldiğin değil, bulunduğun yer önemli olan, güvenip ruhuna yeni bir yaşayışa taşıyan sınavlar... Söz verdiğin hep alışkanlığındır sana hatırlatan, acı değil, mutluluk keyfine keyif katan. Son kez düğümlenir, parçalara ayrılır

HAYAL KURDUĞUNDA

Parlayan, günü aydınlatan bir ışık gibi uzayıp gider bu geniş yol... Sesler uzaklardan gelir, rüzgar yeni bir iklim getirir. Sarmalayan başka bir dünya, bir kar tanesi gibi göklerde belirir. Gözünün gördüğü gökleri geçmez çünkü.. Orada bitmesi gerekir. İnsan, kendine acının kol gezmediği yeni bir sayfa bulur, sevdiği yeni yağmurlar olur. Algıları yeni bir sabaha açılır, dimağı yeni kelimelere... Gülümsemek hep vardır kalbinden gelerek, seyehat edercesine geçer, başka başka yerlerden.. " Bu en güzeli işte ! " der " Ben bu hali seviyorum ! " sanki bir yerlerden... Şimdi sorular sormak gerekmez, bilinir ne olup bitecek. Sezdiğin hep doğru olur, dem vurmaz bilinmezlerden... Hayal kurduğunda, hayalinin ölçüsü kadar bir değişiklik olur ancak alınan pay. Büyük düşünce dünyaları değiştirir belki de kökü ezelden.. Çözülmüyor bu düğüm zaman geçmeden... Hem zamanı durduramıyorsun hem ellerinde olsun istiyorsun beklediklerin... Zaman yeni bir

STRATEJİNİN GÜCÜ

Bir ses, bir düşünce, bir korku, heves, hırs ve incelik... Yeni olan her ne ise bazen güven verici bazen koruyucu bazen kuşkuya yer bırakarak kendinden uzaklaştırıcı olabiliyor. Zaman geçtikçe artan, hız kesmeyen ve hiç terketmeyen enformasyonun odağında, öğrenmek, harekete geçmek, sonuçlandırmak, sorgulamak adeta bir zorunluluk ve yaşamın bir gereği.. Eğer ulaşmak açısından hiçbir şey imkansız değilse, önemli olan, ona, nasıl, hangi yollarla ve hangi birikimlerle sahip olunacağı olsa gerek. İhtiyaç duyulan, bilgi, bakış açısı, donanım, yaratıcılık, yetenek, tecrübe, değerler gibi şeylerle ilintili ise her şeyi yaratan düşünceye indirgeyebiliriz beklentilerimizi. Ne düşünüyorsan o sun cümlesi; olduğun yeri, kim olduğunu, neler yapabileceğini ve hayatını nasıl değiştirebileceğini sağlamanın anahtarını eline tutuşturuyor ister istemez. Esasında seni mutlu edeni de, zarar vereni de, kızdıranı, etkileyeni de sen belirliyorsun. Bu konularda tüm insanları ortak bir

AYNI NOKTA

Beklediğin şey belki de hep yanındadır. Sen onu görememiş, varlığını hissedememiş, geçmişin verdiği doyumsuzlukla yok saymış olabilirsin. Görünenler yaşananlar değildir aslen. Görebildiğimiz şeylerin ötesinde, arkasında, berisinde neler vardır bilinmez... Kalpsiz, riyakar, cimri davranışları da körükleyenler bunlar olsa gerek. Kendini tanımlarken özeleştiriden uzak olmak, bulunduğun yerin gerektirdiği tahminleri oluşturmaktan caymak, boş amaçlar içerisinde debelenmeyi getiriyor. Amaçlarıma ulaşabilecek miyim acaba diye düşünüp gidişatı frenlemek, esasında, ellerinden kayıp giden inancı yok etmekten öteye gidemiyor. Yaşamda arzulanan iyi yaşamak ve onun hakkını vermekten daha kapsamlı bir alana yöneliyor. İnsan olmak gerçeğinden daha da önemlisi; ruhsal enerjinin kaynağına, acı veren, olumsuz duygularla oluşan girift, can sıkıcı alandan, çözülmüş ve rahatlatan, sınırlayıcı etkileri az olan bir duruma geliyor. Bütün bunları sağlamak için birçok yöntem olsa da,

BİR GÜN YAKLAŞIRKEN

Hesapsız, şekilci ve umursamaz bir tavırla yarının getireceklerini bekliyor gibi kimi insanlar... Sorular sormak, cevabı alınsın ya da alınmasın elzem değil sanki.. Yollar tutturulmuş, herkesin yönü farklı. Aynı yoldan gidenler arasında da ayrılıklar var. Hepsi bir yere çıksa da, istenilenler ve sonuçlar birbirinden farklı. Nereden bakıyorsan bir konuya o şekilde konumlandırıyorsun ister istemez.. Hiç, bir şeyden korkmak onu elde etmek için itici bir güç olabilir mi? Belki de harekete geçiren bazen de böyle bir duygu olmalı... Ne kadar fedakarlık edilirse, o kadar büyür sahip olunan.. Yeni bir gün yaklaşırken, hiç kullanılmamış, onu nasıl biçimlendireceksen, kendinden bir parça gibi, gerçek bir mutluluk, anlamlı bir hikayeye dönüşebiliyor. Ona katılanlar, hiç bir başkasının katacağı değerlere benzemiyor. İnsanın özel olması da böyle oluyor gibi, bugününü ve yarınını şekillendiriyor, ona tayin edilmişcesine.. Kabul gören, gerçeğe uyan, merak duygusu ile her

UZAYIP YOK OLAN GÖLGELER GİBİ

Yolun bitiminden habersiz, uzayıp yok olan gölgeler gibi, nereye varacağını bilmeden, bilse de farketmiyor gibi görünüyor hayat... En çok istenilen bir hikayede var oluyor. Duymak istediğin, kendine sormak istediğin sorular artıyor. Gördüğün gerçeklik bir sonraki olayın nedeni olamayabiliyor. Neden- sonuç ilişkisi yerini " yeni neden "- sonuç ilişkisine bırakabiliyor zaman zaman. Birey olarak neyi anlamlandırmaya çalışıyorsan, o, başka bir gerçekliğe dönüşebiliyor. Örneğin; dünya üzerinde yaşanan olumsuz olayların ve bunların neden olduğu sonuçların nasıl ortadan kalkacağı hep bir tartışma konusu.. Akıl, bilgi, zeka, kültür, yetenek,içgörü, paylaşım, denge, ahenk hayatı daha yaşanılır kılan unsurlar. Bunların kendi içinde uyumlu olması da istenilen sonucu almayı kolaylaştırabiliyor. Çağın gereklerine ayak uyduran kollektif bilincin oluşması ve sürdürülmesi bütün bunlara bir ivme  kazandırabiliyor ancak yeterli olabiliyor mu? Yeni bir eğitim, yen

EN YENİ FARK

Önünden geçip giden ve gözlerini ona diktiğinde daha da uzaklaşan, umursamadığında da sana gelen bir fırsat gibidir fark. Çoğu insan farklı olmak ister belki de istemez. Sonuçtaki kazanımlarının neler olabileceğini düşünebilir ve buna değip değmeyeceğini de... Heyecan veren sonra da terkedip giden, sokaklarda kendi kendine dövünen, korkusuzca yeni tatları isteyen ve bunu da fark olarak niteleyen cesur bir tavırdır kendini ispat etmek. Benim için en doğrusu oyalandığım, şu anki durumumdan daha farklı bir boyuta taşıyacak düşünce ve eylemdir denilebilir. Farkı yaratmanın etiği var mıdır acaba? Doğrusu yanlışı ? İyisi kötüsü? Vicdan azabı çekmediğim her davranış beni bağlar mı denilmeli ? Dünyada insan sayısı kadar şeçim kapasitesi var. Sınırsız istekler, sınırsız eğilimler var. Gerçeği görmek isteyen ya da türlü nedenlerle gerçekleri bireysel bakış açısı ile kendine indirgemeye çalışan zihniyetler var. Dünyadaki etkileyici mozaiği bunlar oluşturuyor olsa gerek.